Brahms: Alman Requiemi
30 Mayıs 2015 Cumartesi günü saat 20.00'de Bilkent Konser Salon'unda J. Brahms'ın Op.45 Alman Requiem'i seslendirildi.
Alman Requiem'i, Op.45
Johannes Brahms
Johannes Brahms
Bikent Senfoni Orkestrası (Orkestra Şefi: Antonio Pirolli)
Saygun Filarmoni Korosu (şefler:Çiğdem Aytepe, Atilla Çağdaş Değer)
Solistler: Burcu Uyar (soprano), Georg Nigl (bariton)
Pogram notlarından hazırlanma süreci ve eserle ilgili bölümler:
Brahms, Alman Requiem'i Projesi
Brahms, German Requiem Project Aralık 2014'te; Ankara Çoksesli Korosu, Ankara Vokal, Muzaffer Arkan Kızlar Korosu, MÜZED Muammer Sun Korosu ve Türkiye Polifonik Korolar Derneği - Dernek Korosu'ndan üyeler; Ertuğrul Oğuz Fırat Korosu'nun tüm üyeleri ve Ankara'da çeşitli korolarda yer alan bireysel katılımcılar bir araya gelerek, 70 kişilik bir kadro ile SFK Brahms Projesi'nin çalışmalarını başlatmışlardır. Haftada bir gün yapılan çalışmalar, Nisan ayı ile yoğunlaşmış, yaklaşık 30 çalışma ile eser konsere hazırlanmıştır.
Projeye, Mart 2015'te Boğaziçi Caz Korosu (BCK) da katılmıştır. Bu tarihten itibaren BCK, Ankara ile koordinasyonlu bir çalışmaya girerek şefleri Masis Aram Gözbek ile İstanbul'da çok yoğun bir tempo ile eseri çalışmıştır. Koro, gerçekleştirdikleri konserlerin yanı sıra Ankara çalışmalarına paralel olarak yapıtı Mayıs başında tamamlamış, bu şekilde tüm üyeler 9 Mayıs'ta Ankara'da bir araya gelerek, maestro Antonio Pirolli ile ilk provayı gerçekleştirmişlerdir.
Bu süreç içinde şehir dışından katılımcılar ve Almanya - Berliner Cappella Korosu'ndan da bir üye SFK'na eklenmiştir. Tüm bu çalışmaların gerçekleşmesinde; Saygun Filarmoni Korosu'na çalışma olanağı sunan Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı yönetimine, çalışma dönemi boyunca eserin Almanca telaffuzlarını koroya çalıştıran; Goethe Enstitüsü emekli eğitimcilerinden Dagmar Arman'a ve yine bu konuda koromuza destek olan Franka Weber'e, yıl boyunca provalarda piyano eşlikleri konusunda yardımcı olan HÜADK piyano bölümü öğrencileri Ezgi Göktürk ve Ilgın Uysal'a, yıl sonu genel provalarda eşliklerimizi çalan piyanist Kaan Yüksel'e, tüm SFK Brahms Projesi üyeleri olarak en içten teşekkürlerimizi sunarız.
Johannes BRAHMS (1833-1897)
Ein Deutsches Requiem, Op.45
Siyasetteki gücünün artmasıyla birlikte Roma Katolik kilisesinde bazı yozlaşmaların ortaya çıktığını savunan muhalif görüşler çağlar boyunca var olmuştur. Bu fikirler Alman ilahiyatçı Martin Luther'in 31 Ekim 1517 tarihinde Wittenberg Kalesi Kilisesinin kapısına 95 maddelik tezini asması ile “Reform” ismi verilen bir harekete dönüşmüştür. Reform kısa zaman içersinde teolojik bir tartışmanın ötesine geçmiş, tüm Avrupa'yı kapsayan bir paylaşım savaşına dönüşmüş, ardı ardına patlak veren savaşlara neden olmuştur.
Luther'in tezlerinin temelinde inananlarla Tanrı arasındaki tek aracının İncil olması gerektiği fikri yatmaktadır. Bu doğrultuda geniş kitleler tarafından anlaşılmasını sağlamak amacıyla İncil'i Almancaya çevirmiş, kilise ayinlerini Almanca temelli bir yapıya büründürmüştür. Bu atılımların yaygınlaşması, başarı kazanması, toplum tarafından kabul görmesi Avrupa tarihinde milliyetçiliğin ortaya çıkması yönünde güçlü bir adım olarak nitelendirilebilir.
Luther'in başlattığı Reform hareketi müzikte de önemli dönüşümlere sebep olmuştur. Luteryan kilisesinin ayinlerinde, Katolik kilisesinin Latince ilahileri değil “Koral” denilen tek sesli Almanca ezgiler kullanılır. Böylece Almanya'nın Protestanlık mezhebini benimseyen bölgelerinde yeni bir müzik geleneği köklenir. Bu gelenek zamanla gelişerek Johann Sebastian Bach ile 18. yüzyılda üst seviyeye erişmiştir.
Aydınlanma teorilerinin önemli bir yaygınlık kazanıp geçerli bir siyasi güç haline geldiği 18. yüzyılın son çeyreğinde müzikte Viyana klasisizmi ön plana çıkar. Katolik Viyana'nın milliyetçilikten uzak, monarşiye bağlı, kozmopolit dünyasında soyut biçim üzerine yoğunlaşan Haydn, Mozart ve Beethoven gibi besteciler bu dönemin en önemli temsilcileri olarak kabul edilir. 19. yüzyılın hemen başından itibaren ortaya çıkan çalkantılı dönemde milliyetçilik/cumhuriyetçilik akımlarının etkisi ile müzik, edebiyat ve felsefe bağlamında dil odaklı bir yolu benimser ve klasisizmden uzaklaşır.
Özellikle 1806 yılında Kutsal Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasının ardından Avusturya ile bağlarını kopartan Almanya bu yönelimlerin öncüsü olur. Ancak dinin toplumsal ve siyasi alanın dışında kaldığı ortamda koral merkezli Lutheryan müziğin merkezde yer aldığı söylenemez. Dil ve müzik ilişkisine yoğunlaşan romantizm 19. yüzyıl Alman müziğinin odak noktasıdır.
19. yüzyılın son çeyreğine doğru Avrupa müziğinin merkezi Almanca konuşulan topraklarda süregelen tartışmalar üzerine kurulmuştu. Bu tartışmaların bir tarafında müziklerini dil üzerine yapılandıran milliyetçi/ilericiler, diğer tarafında ise Viyana klasisizmine sadık kalan muhafazakarlar yer alıyordu. Bu ikinci düşünceyi temsil eden en önemli besteci Johannes Brahms'dı.
Brahms'ın müziği bu dönemde Wagner'in ilericiliği karşısında gelenekçi olarak damgalanmıştı ancak onun müziğindeki ilerici özellikler daha sonraki kuşaklar boyunca irdelenip bu konudaki özgünlüğünün altı çizildi. Brahms'ın müziğindeki en temel yenilikçilik klasik yapının temel taşı olan tema kavramının yerine dokuyu koymuş olmasıydı. Bu düşünceyi büyük ölçüde, üzerine uzun süre çalışmış olduğu Rönesans müziklerinden yola çıkarak ortaya koymuştu.
Brahms'ın Protestan bir besteci olmasına rağmen Katolik geleneğin en köklü türlerinden biri olan Requiem yazmış olması Rönesans ve gelenekleri ile içli dışlı olması ile açıklanabilir. İsa'nın son akşam yemeğinin sembolik bir canlandırılması olan Missa, Katolik törenlerinin önemli bir parçasıdır. Ölümün ardından icra edilen missa'lara Requiem ismi verilir. Besteci bu eser üzerinde çalışmaya annesinin 1865 yılındaki ölümünün ardından başlamıştır. Viyana klasisizmine ve Katolik dini müzik tarihine bağlılığı ile Protestan kimliğini, kullandığı metinleri Lutheryan İncil'den seçerek dengelemek ister.
Requiem'in ilk üç bölümü 1867 yılında Viyana'da seslendirilmiş ve Katolik kültürün bu çok güçlü olduğu şehirde garipsenmişti. 1868 yılında Bremen Katedralinde 6 bölümün yer aldığı seslendirme çok başarılı olmuş daha sonra yedinci bölümün eklenmesi ile birlikte dini repertuarın en tercih edilen eserlerinden birisi olmuştur.
Brahms bir senfoni yazmayı oldukça geciktirmişti. Birinci senfonisi üzerinde Requiem'i yazdığı yıllarda çalışmaya başlamış ancak 1876 yılında bitirebilmişti. Bu senfoniden önceki süreçte Requiem, bestecinin Rönesans müziğinin dokusallığını, Lutheryan Koral müzik geleneğinin Almanca üzerinden ortaya koyduğu güçlü ifade biçimlerini, döneminin motifsel dönüşüm ve ileri armoni anlayışını ustalıkla bütünleştirdiği kilometre taşı bir eser olarak ortaya çıkar. Ezgiler dokuların içinde eriyerek görkemli bir bütüncüllük oluşturur ve enerjisi hiç bitmeyen bir ruhani coşku ortaya koyarlar.
Yard.Doç.Dr. Onur Türkmen